Deneme
Popüler Aramalar
31/05/2022 21:43
Güncellenme 03/06/2022 07:17
Kripto varlıkların düzenlenmesiyle ilgili halihazırda global anlamda pek çok çalışmanın bulunduğunu biliyoruz. Bunların temel olarak kripto varlıkların sınıflandırılması; ihraççıların ve aracıların yetkilendirilmesi, sorumluluk ve yükümlülüklerin belirlenmesi; kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadele ile ilgili düzenlemeler olduğunu görüyoruz.
Bu düzenleme çalışmalarına bakıldığında en büyük tartışmanın ise sınıflandırma tarafında olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle halihazırda düzenlenen bir olgunun veya benzerinin (söz konusu bir finansal araç da olabilir, fikri mülkiyete konu bir eser de) kripto varlıklar aracılığı ile hayata geçirilmesi halinde mevcut düzenlemenin mi uygulanacağı yoksa yeni bir düzenlemeye mi ihtiyaç duyulduğu en büyük sorunların başında geliyor.
Burada düzenleme yapmamak da aslında düzenleyicilerin önündeki ciddi seçenekler arasında. Ek bir düzenleme yapılmaması halinde ilgili mevzuat kapsamı dışında kalınarak regüle olmayan bir alanda genel hukuk düzenlemeleri doğrultusunda hareket etmek mümkün. Bu durumda da mevcut düzenleme ile diğer tarafa göre daha korumasız olduğu düşünülen ve lehine düzenlemeler getirilerek korunan ilgili tarafların (çoğunlukla kripto varlıkları alanlar) haklarının gerektiği gibi korunmaması durumu ortaya çıkabiliyor. Bu durumun tersine ve özellikle korumasız tarafların korunması ve finansal istikrarın sağlanması gibi sebeplerle, bazı regülatörlerin mevcut düzenlemeleri daha katı bir şekilde yorumlaması ve yeni iş modellerinin, halihazırda düzenlenmiş olan iş modellerini kapsayan tanımlara girip girmedikleri tartışmasını detaylandırmadan kapsam içinde olduklarını yorumlaması gibi durumlarla da karşılaşabiliyoruz (özellikle bazı kripto varlıkların menkul kıymet veya kitle fonlama olarak değerlendirilmesi gibi).
Bu durumlarda mevcut mevzuatın konvansiyonel yöntemlerin risklerine göre oluşturulmuş daha katı veya uygun olmayan kuralları, “yenilikçi” iş modelinin önemli süreçlerini uygulanamaz hale getirdiği için iş modelinin uyumlu hale gelmesi mümkün olmayabiliyor veya uyumlu olmak için “yenilikçi” özelliklerini kaybetmek zorunda kalabiliyor.
Bu sorunları aşmak için iş modellerinin yenilikçi yapılarını bozmayan ama aynı zamanda asimetrik bir şekilde koruma sağlayabilen yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğu tartışılmaz. Söz konusu düzenlemelerin sağlıklı bir şekilde ortaya konulabilmesi için yeni iş modellerinin ortaya koyduğu faydalar da göz önünde bulundurularak korunmaya muhtaç olanların riskleri değerlendirilmeli. Risk değerlendirmesi sonucunda ortaya koyulacak ve düzenlemeyle zorunlu tutulacak risk kontrol mekanizmalarının (kimlik doğrulama, şeffaflık, finansal yeterlilik, güvenlik, vb.) da mümkün olduğunca riskin oluşma ihtimali ve doğuracağı zararlarla paralel bir şekilde oluşturulması önemli olacaktır.
İlkesel olarak herkesin makul bulabileceği bu unsurları pratikte gerçekleştirebilmek ise ne yazık ki çok kolay değil. Öncelikle çok farklı modelleri/projeleri kapsayabilecek ve her birinin özelliklerini düzenleyebilecek kapsamda bir metin ortaya koyabilmek, bu modellerin ve projelerin her geçen gün ihtiyaçlar doğrultusunda gelişerek değiştiğini göz önüne aldığımızda neredeyse mümkün değil. Bunun dışında söz konusu modelleri takip edebilmek ve düzenleme yapabilecek kadar detaylarına hakim olabilmek için çok ciddi bilgi akışı gerekiyor. Her ne kadar mevcut iletişim araçları ile dünyanın herhangi bir yerindeki gelişmeleri takip edebilsek de düzenleyicilerden düzenleme yapabilecek mahiyette fayda ve riskleri ortaya çıkartabilecekleri bilgi kanallarına sahip olduklarını beklemek bence doğru olmayacaktır.
Bu noktada ilgili aktörlerle düzenleyici arasındaki bilgi akışı oldukça önemli. Düzenleyiciler akademik ve araştırma sonucu elde edilen bilgilerin yanı sıra ortaya konulan modelin/projenin iş dinamiklerine ilişkin detaylar hakkında bilgi sahibi oldukça ve söz konusu modelin/projenin genele yönelik faydalarını kavradıkça uygun risk kontrol mekanizmalarının tesis edilmesinde daha doğru kararlar verecektir.
Bu bilgi akışı sektör STK’ları ve ilgili taraflar tarafından etkinlikler, çalıştaylar, akademik çalışmalar ile gerçekleştirilebileceği gibi kanaatimce çok daha etkin olan yöntemler de kullanılabilir. Bu yöntemlerden ilki 2019 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayınlanan “2023 Sanayi ve Teknoloji Strateji Belgesi”nde de belirtilen “düzenleyici oyun alanı” (regulatory sandbox) [1].
Düzenleyici oyun alanı temelde ilgili ülkelerin yetkili otoriteleri tarafından oluşturulan programlar. Bu programlara seçilen girişimler doğrudan yetkili otorite tarafından mevzuatın kendi modellerine nasıl uygulanacağı konusunda otoritenin yönlendirmelerinden ve görüşlerinden faydalanabiliyor. Tüketicilere karşı sorumlulukları baki kalmak üzere bazı idari yaptırımlardan muaf tutulabiliyor, hatta ağır yükümlülüklere tabi tutulmadan sınırlı yetkilendirme haklarına sahip olabiliyorlar. Bu sayede düşük maliyetlerle yenilikçi iş modellerini test etmeleri ve uyumluluk risklerini minimuma indirerek ürün ve servislerini geliştirebilmeleri söz konusu olabiliyor. Bu programlar esasta girişimlerin desteklenmesine yönelik olsa da bence yukarıda bahsettiğim bilgi akışını kamu ve girişimci arasında çift yönlü sağladığı için düzenlemelerin sağlıklı bir şekilde oluşturulabilmesi açısından da oldukça önemliler.
Düzenleyici oyun alanı, kurulması için ayrı bir yasal düzenleme gerektirmesi, girişimlerin seçim kriterlerinin belirlenmesi, programa dahil olacak girişimlerin seçilmesi, programın yürütülmesi gibi uygulamada karşılaşılabilecek çeşitli zorlukları içeriyor; bu sebeple her ne kadar strateji belgelerinde belirtilse de uygulamaya geçirilemeyebiliyor. Bununla birlikte girişimlerin yönlendirilmesi ve bilgi akışının sağlanması için daha basit programlarla da karşılaşabiliyoruz. ABD Menkul Kıymetler Borsa Komisyonu (SEC) tarafından uygulanan FinHub Programı kapsamında girişimler programda görevli Kurum yetkilileri ile birebir görüşmeler yaparak, modellerini/projelerini anlatabilmekte ve Kurum yetkililerinden mevzuata yönelik yönlendirmeler alabilmektedirler. Program kapsamında yer alan en önemli başlıklardan biri de blokzincir ve dağınık defter yapısı ile ilgili modeller. Programın esas amacı yine girişimlerin desteklenmesi olmakla birlikte, gerçekleştirilen bilgi akışının SEC’in finansal teknolojilere bakış açısını da şekillendirdiğini ve gelecek düzenlemelerde önemli bir bilgi kaynağı olarak değerlendirileceğini söylemek mümkün olacaktır.
[1] Belgede blokzincir uygulamalarının mevzuata uyumluluk testlerinin yapılması için düzenleyici kurul ile birlikte “sanal mevzuat test alanı” (regulatory sandbox) oluşturulmasının, testleri başarı ile tamamlayan girişimlerin sertifikasyonunun yapılarak yatırım almalarının desteklenmesinin hedeflendiği belirtilmiş.
YASAL UYARI
Bu sitede yer alan yatırım bilgisi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihlerini dikkate alarak, kişiye özel olarak sunulmaktadır. Bu sitede veya e-bültenlerimiz kapsamındaki sözel, yazılı ve grafiksel dahil olmak üzere tüm bilgi ve analizler; herhangi bir karara dayanak oluşturması noktasında herhangi bir teminat, garanti oluşturmamakta ve yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla paylaşılmaktadır. Coindesk Türkiye hiçbir şekil ve surette ön onay, ihbar ve ihtara gerek olmaksızın söz konusu bilgileri değiştirebilir veyahut silebilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanarak yatırım kararı vermeniz beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bu sitedeki yorumlardan, eksik bilgi ve/veya güncel olmama gibi konularda ortaya çıkabilecek zararlardan Coindesk Türkiye ve çalışanlarının herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Son Yazıları
Düzenle(me)mek
31/05/2022 21:43
Kripto Paralar
@2022 CoinDesk